Davet ve Kardeşlik Vakfı Diyarbakır Temsilciliği AYDER’in organize ettiği “DÜNDEN BUGÜNE ŞEHADET MEKTEBİ OLARAK MÜSLÜMAN KARDEŞLER” konu konferans Diyarbakır Kayapınar İlçe Müftülüğü konferans salonunda yapıldı. Konferansa Müslüman Kardeşler Davet Birimi Başkanı Prof. Dr. Abdülhalik eş-Şerif konuşmacı olarak katıldı.
Eş-Şerif, Allah’a hamd ve Resulüne salat ve selamdan sonra bu organizasyonu yapan AYDER Derneği ve Davet ve Kardeşlik Vakfına teşekkürlerini beyan ederek konuşmasına başladı. Akabinde bu diyarların, Diyarbakır’ın İslam Tarihi boyunca önemli hizmetlere şahitlik ettiğini vurguladı.
Eş-Şerif konuşmasında “şehadet ve cihad” konularını İhvanı Müslimin’in temel sloganları üzerinden işledi. Allah’u Ğayetuna, sloganın muhtevasını açıklamakla giriş yaptı. Her işte Allah’ın rızasını gözetmenin esas olduğunu vurguladı. Gayesi Allah rızası olmayan bir iş ve davranışın neticesinin de menfi olduğuna değindi. Günlük yaşantımızda, aile hayatımızda, cihadımızda Allahın rızasını aramalıyız. Samimi bir niyet, halisane kalb ile yapılan cihadın ancak neticesi “şehadet” olabileceğine işaret etti.
“Er-Resulü Zaimuna” sloganını ikinci olarak zikretti. Önderimizin, liderimizin Resulullah olduğunu, onun yolunun takipçisi olduğumuzu hatırlattı. Bu mektebin önceleri olan sahabilerin Resulullah’ın rahle-i tedrisinde eğitildiğini, bizlerin de onun miras bıraktığı öğretileriyle hayatımıza yön verdiğimizi ve vermemiz gerektiğini ifade etti.
Yasirlerin, Sümeyyelerin, Ammarların Onun terbiyesinden geçtiğini ve İslam için en önemli varlıkları olan canlarını verebildikleri mertebeye geldiklerini ifade etti.
Şahadet iştiyakıyla yananların sadece erkeklerin olmadığını, kadın sahabilerin de cihadı ve şahadeti kendilerine hayat şiarı yaptığını örnekler üzerinden anlattı. Bir rivayeti dinleyicilerle paylaştı. Ümmü Haram (r.anhâ) şehâdet özlemiyle yanmaktaydı. Bir gün Efendimiz: “Ey Ümmü Haram! Ümmetimden bir kısmının gemilere binip kâfirlerle savaşmaya gittiğini gördüm.” buyurdu. Ümmü Haram, “Ya Resûlallah! Duâ etseniz de ben de onlardan biri olsam” diye ricada bulundu. İki Cihan Güneşi Efendimiz de onun istediğine: “Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle” diye duâ ederek karşılık verdi. Ve Ümmü Haram, Kıbrıs fetihi ordusuna katılmış, oraya ayak bastığı ilk sıralarda şehit olmuştur.
“El-Kuranu Düsturuna” sloganın ise bu hareketin anayasası olduğunu söyledi. Kurandan cihat ve şehitlikle ilgili ayetleri zikretti.
“El-Cihadu Sebiluna” düsturunu ele alan eş-Şerif, bu yolun ne kadar yüce, kutsal olduğunu anlattı. Bu yolda asıl kimin şehit olduğunu ancak Allah bilir.
Allah yolunda cihad edenlerin gayesinin Allah olması gerektiğini belirtti.
İslam’ın insanlara ulaşması için yapılan bütün çalışmaların cihad olduğunu söyledi ve bu yolda ölenlerin şehit olduğunu vurguladı. Cihad sadece eline silahlalıp savaşmak değildir.çünkü, kimin hangi amaçla savaştığını bilmeyiz. Kahramanlık için aşiretinin namı için savaşanların bu yoldan uzak oldukları gerçeğini dile getirdi. Şehadeti ancak ve ancak bütün samimi kalbiyle Allah rızasını gözetenlerin kazanacağı bir mükafat olduğunu söyledi.
Bunu da örneklendirdi. Bi’ri Maunede, arkasından bir okla yaralanan bir sahabinin “Vallahi ben kazandım.” diye haykırmasını ancak onun şahadeti ne kadar arzuladığı ile izah edilebilir.
Mısırda, Libyada, Suriyede, Filistinde ve 15 Temmuzda Türkiyede şehit olanların da tek gayesinin “şehadet” olduğunu bizlere göstermektedir.
Son olarak da “vel-mevtu fi sebilillahi esma emanina” solanını açıklayarak sohbetini sonlandırdı üstad. Bu uğruda şehadet şerbetini içen, Hasan el-Benna, Seyit Kutup,Şeyh Ahmet YASİN, II.Abdülhamit ve Ali Haydar Bengiyi hatırlattı.
Saygılarını ve selamlarını ifade ederek vedalaştı.