Engeller, dik yokuşlar, aşılmaz gibi görünen meseleler imanlı kişileri durduramaz! Belki bir an bekletir, ancak bu bekleme kişi için bir durma değil dinlenme olur. Anlık daralmalar, aslında hesapların tekrar gözden geçirilmesi ve tahkim edilmesi için ara dönemlerdir. İmanın bedel ödeme değerinde olup olmadığı; ancak iş ciddiyete bindiği zaman anlaşılır. Rutin gidişatın değiştirilmesi adına bazı zahmetler, rahmete dönüşüverir. Musibetler zamanla büyük bir lütfun kapısını açar. Hiç beklemediğimiz bir anda hayatımızı alt üst eden olaylar, bizi kaderin rahmet eliyle çizeceği bir sonuca götürür! Nice insanlar vardır ki, şu an içinde bulunduğu güzelliğin başlangıcını yaşadığı acılara borçludur. “İyi ki böyle olmuş” der ve geçer, zamanla unutur. Hayat Rahman’ın kontrolündedir. Onun rahmeti olmazsa; cehennem hayatı yaşar, vâveylâ ederdik. Bize düşen bütün süreçte imanlı olmak, sabırla direnmek, ümidimizi kesmemektir…
‘Sizin şer bildiğinizde hayır, hayır bildiğinizde şer olabilir! Siz bilmezsiniz; ama Allah bunu bilir.’ (Bakara 216)
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin... (Zümer 53)
Dolunay, etrafında yoğun bir karanlık olduğunda çok daha iyi görülür! Eğer bir dolunay kadar ışık veriyorsan, etrafındaki karanlıklar senin ışığının değerini yükseltir! Karanlıklar, yakında görü- necek bir dolunayın ortaya çıkacağının işaretidir…
Yüce yaratıcı, hikmeti gereği bizi bu dünya hayatında imtihana tabi tutacağını, safları netleştireceğini, şükür ehli ile isyan ehlini ortaya çıkaracağını beyan eder. Bu anlamda hak ve hakikat aşıklarının kötülük ve batılla mücadelesi hiç bir zaman bitmeyecektir. Mücadelenin yol ve yöntemi değişse de mücadele hep var olacaktır.
“De ki hak geldi batıl yok oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur!” (İsra 81)
Öyle bir zamandayız ki, geçmiş bütün peygamberlerin kavimlerinde görünen isyanların hepsini topluca yaşıyoruz. İsyanlar çeşit çeşit, gaflet insanlık hislerini köreltmiş, duygular yok olmuş, cürmü bü- yük günahlar insanlara sevimli geliyor. Kimse kimseyi uyarmıyor, ölüm akla getirilmiyor, ölene ağlanılmıyor, mazlumların yüzüne kimse bakmıyor..!
Herkes yaptığının yanına kar kalacağını zannediyor! Mazlum ağlıyor, zalim anlık bir şekilde kazandığını zannetse de mazlumun bir duasıyla bir anda yıkılacağını hesaplamıyor!
Hayat felsefesi vahiy olan mü’min, Kur’an’a bakar ve ünsiyet bulur. Kalbi mutmain olur, maneviyatı güçlenir, dünya için olmadığının bilincine varır. Hak ve batıl mücadelesinin farklı zeminleriyle tanışır! Yüce Allah, Kur’an’da günümüz insanlarının yaşadığı dert ve sıkıntılarının daha büyük ve daha acılı tablolarını anlatır. Kişinin kendisini aşmasını, aşkın olmasını, nefis üstü bir mücadeleye girişmesini emreder. Örnekler verir, kulak veren herkesi tarihin ve yaratılış sayfalarının hakikat güneşine götürür.
Kur’an bizi Adem (aleyhisselam) ve şeytan sayfasına götürür. Lezzet ve tadın nefis üzerindeki baskın rolünü gösterir. Havva annemizle (aleyhasselam) hissiyat ve dayanıklılık testi yaşatır. Kulluğun, emre amade olmanın, haddi aşmamanın en güzel azık olduğunun mesajını verir. ‘Ey Rabbimiz! biz kendimize haksızlık ettik! Eğer sen bizi affetmez ve bağışlamazsan biz kaybedenlerden oluruz! (A’raf 23)
Kur’an, Musa (aleyhisselam) ile Firavun’un mü- cadelesini unutmayın der. Sihirbazlar sihirbazlıklarını yapacak, oy ve oyuncaklarıyla oynayacaklar! Ama Allah’ın izniyle Musa’nın mücadelesini yürütenler kazanacak, sihirbazlar imana gelecek, sihirler bozulacak, halk Allah’ın izni ve keremiyle gerçekleri kalbine yerleştirecektir. Allah’ın izniyle Musa’nın İsrail oğullarını Firavun’un elinden kurtardığı gibi tüm mazlumları, çağın Firavunlarının sömürüsünden kurtaracağız. Kızıl denizin ayrılması gibi mucizeler göreceğiz. Yeni bir medeniyet kurmak için Tih çölünde şaşkın şaşkın gezeceğiz; ama kesinlikle Kudüs’e gireceğiz. Bu ümmetin gençleri ellerinde mucizelerin oluşacağı bir gençliktir. Çocuklarımızın gördükleri katliamlar, vahşetler, savaşlar onları korkusuzca yetiştiriyor. Bu çocuklar, Allah’ın gözetiminde yetişiyorlar! Kaleleri, demirleri ve ülkeleri yıktıkları gün kimseden korkmayacaklar. Gün gelecek onları etkileri altına alan ve sihir etkisi yapan bilgisayar oyunlarının gerçek kahramanları olarak önlerine ne çıkarsa silip süpürecekler…
Kur’an bize İbrahim (aleyhisselam) gibi mekik dokumayı öğretiyor. Bir yandan gerçeği aramayı, bir yandan putçuluğa engel olmayı, bir yandan vefalı bir evlat olmayı, bir yandan evladını kurban vermeyi, diğer yandan Nemrut gibi bir zalime karşı amansız bir mücadele içerisine girebileceğimizin kodlarını veriyor! Yaptıkları yanlışların utancını taşımalarına rağmen ateşe atacaklar bizleri! Putları, kanunları, düzenlerinin bir işe yaramadığını bile bile ilâhlık taslayacaklar! İbrahim gibi mücadele edeceğiz, vefa ehli olacağız, gerektiğinde acımızı kalbimize gömecek, İsmail gibi değer verdiğimiz varlıklarımızı kurban edeceğiz. Cömert olacak ve cömertliğimizle Rabbimizin ikramlarına mazhar olacağız. Bir vereceğiz ama bin göreceğiz! Doğunun ve Batının sahibinin Yüce Allah olduğunu Nemrud’a ve hanedanına ispat edeceğiz. Geride o kadar sıkıntıya rağmen; bir kabe, bir İsmail, bir dava ve bir vefa bırakarak göçüp gideceğiz. Rahatı ahiret yurdunda arayacak ve Halilullah gibi yaşayacağız.
Vahiy bize Lût’u (aleyhisselam) hatırlatır ve Lût’un yaşadığı acı dolu tabloları sunar! Siz de böyle bir mücadele vereceksiniz mesajını verir. Bizler için, “bunlar temiz adamlar” deyip taşlamaya çıkacaklar; ama Allah onları kıskıvrak yakalayacak. Bir sabah vakti çıkacağız ardımıza bakmadan! Sabah sizce yakın değil mi? Fıtratı bozmaya çalışanlar, tattıkları hayatı yeterli görmeyip yeni tatlar arayanlar, bu sefer azabı tadacak ve taşlaşarak cehennemi yaşayacaklar. Temiz kalmaya çalışanlar ise; belki sıkıntıya düşerler ama rezil olmayacak ve zarar görmeyecekler!
Gün gelir Nuh (aleyhisselam) gibi gemiler yapmamız icap edecek! Belki gemi olmayacak ama gemi görevi görecek! Fırtına ve dalgalardan kurtaracak manevi gemiler olacak! Yıllarca yaptığımız tebliğimiz ve uğraşımız fayda vermeyecek, anlattıklarımız sadece bize kalacak, gün geçtikçe hakikat inkar edilecek ve bize inananlar belki bir elin parmaklarını geçmeyecek. Yanımızdan geçince gülecekler bizlere! Alay edecekler! Hani nerede, şu bahsettiğiniz azap diyecekler! Biz yine de işimize bakacağız! Artık bü- tün sözler söylenmiş, defterler dürülmüş, kalemler kaldırılmış olacaktır. Yüksek dağlara çıkıp kurtulacağını zannedenler, yükseklerde boğulacaktır! Bugün Allah’ın emrinden bir kaçış yoktur evlat! Ölümden korkanlar bizimle yürümesinler diyecek, gemi yapmaya ve gerekirse gemileri yakmaya azmedeceğiz!
Yusuf (aleyhisselam) gibi en yakınımızdakiler kuyulara atacak bizleri. Düştüğümüz kuyu(lar) dan Rabbimize kul olmuş bir şekilde, sultan olarak çıkacağız! Saraylar aldatmayacak! Güzel kadınlar yoldan çıkaramayacak, zindanlar korkutamayacak, saltanatın şirin gücü bizi yolumuzdan edemeyecektir. Düştüğümüz yerden secde ile yükselecek, fitne ve iftira bizi izzete çıkaracak, yine de bizi kuyuya atanları affederek Rahman’a müteveccih bir kul olacağız inşaallah. Filmin en güzel yerinde kalkacak “yeter bu kadar” diyecek, ahireti isteyerek Mevlâ’ya kavuşmak isteyeceğiz. “Rabbim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlerle beraber haşret.” (Yusuf 101)
“Benim namazım, tüm ibadetlerim, hayatım ve ölümün alemlerin Rabbi olan Allah içindir! (En’am 162)
Kur’an risalet halkasının son Resulünü iyi takip edin der! O sizin için örnektir der! Sizler de onun yaşadığı sıkıntılara benzer sıkıntılar yaşayacaksınız. Çünkü hayat bir imtihandır ve imtihanın gereği de dayanmaktır! O’na ümmet olmak bedel ister, direnç ister, adalet ve özgürlük için en de- ğerli sermayeyi feda etmeyi ister! Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) gibi daralacağız! Haber gelecek bize… ‘seni bağlamak, yakalamak ve öldürmek için anlaştılar’ biz de devamla; ‘onlar plan kursunlar, Allah plan kuranların en hayırlı- sıdır’ diyecek ve hicret için plan yapıp hazırlığa koyulacağız. Medine’ye yol alacağız… Bulutta, deve de, güvercin de, at ve Süraka’da bizden yana olacak! “Üzülmeyecek, Allah bizimle diyeceğiz” Bütün dünya başımıza toplanacak, yanı başımıza kadar gelecekler, Allah bizi onlara teslim etmeyecek ve bizi onlara göstermeyecektir. Yolda türlü türlü sıkıntıları, çölün yakıcı sıcaklığını, zorluk içerisine gizlenmiş yardımları göreceğiz. Yolda güzel rehberlerimiz, samimi adamlarımız olacak. Bir önde, bir arkada, bir sağda, bir solda yürüyecek kollayacaklar bizleri… Önümüze konulan her bir engel daha da yükseltecek bizleri! Medine’ye varacak, inadına kuracağız mescidimizi. İlk olarak sağlam bir uhuvvet temeli kuracak, hesap sormak için Bedir’e gideceğiz! Olaylar ardı ardına gelecek şehit vereceğiz, şehit olacağız; ama kurtaracağız Kâbe’yi! Temizleyeceğiz taşları, yıkacağız zulümleri, bozguna uğratacağız yalancı birlikleri…
“Bunun nedeni ise; Allah’ın, Mü’minlerin yardımcısı olmasındandır. Kâfirlerin ise hiç bir yardımcısı yoktur.” (Muhammed 11)
“Mü’min’in işi ne gariptir! Çünkü onun bütün işleri hayırdır ve bu sadece mümine hastır. Kendisine bir nimet verilse şükreder, bu onun için hayır olur, ona bir zarar gelse sabreder, bu da onu için hayır olur.” (Müslim, Zühd)
“Ey iman edenler, sabredin! Birbirinizi sabra yönlendirin! Kenetlenin! Allah’tan korkun ki, Allah size merhamet etsin (sizi kurtarsın, zafere ulaştırsın) (Ali İmran 200)
Recep SONGÜL
Davet ve Kardeşlik Vakfı Yön. Kur. Başk