ABD Başkanı Donald Trump’ın 6 Aralık 2017 tarihinde aldığı kararla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ve İsrail büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması için hazırlıkların başlatılması talimatı verdiğini açıklaması sadece Filistin halkına ve bu halkın meşru haklarına karşı değil tüm İslâm âlemine ve gerçekte tüm insanlığa karşı sergilenmiş bir tavırdı. Trump bu konudaki kararıyla siyonist işgalciye destek için insanlığı karşısına alıyordu. İsrail’in Kudüs üzerindeki gayrimeşru işgalini meşru bir hakimiyete dönüştürmeyi ve siyonistlerin İslâm’ın kutsal beldesi Kudüs’te kazıklarını sağlamlaştırmasına yardımcı olmayı hedefliyordu. İslâm dünyasından özellikle de yönetimlerden ABD’yi bu konuda geri adım atmaya zorlayacak ciddi tavırlar sergilenmemesi ve bu dönemde bazı Arap ülkelerinin siyonist işgal rejimiyle ilişkilerini normalleştirmek için yeni bir süreç başlatmaları Trump’ın daha cüretkâr adımlar atmasına neden oldu ve işgal devletinin kuruluşunu ilan edişinin yıldönümüne tekabül eden 14 Mayıs tarihinde büyükelçiliğin naklini ve Kudüs’teki büyükelçilik binasının açılışını gerçekleştirme kararı aldı.
Buna aslında sadece Filistinlilerin değil bütün İslâm âleminin ve tüm Müslüman halkların birlikte tepki göstermesi, Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğunu ve olması gerektiğini, ABD’nin burayı işgal rejiminin başkenti olarak tanımasının Kudüs’ün gerçek kimliğini değiştiremeyeceğini, Filistin halkının ve dünya Müslümanlarının Kudüs’ten asla vazgeçmeyeceklerini haykırması gerekiyordu. Fakat İslâm dünyasının genelinden bu konuda gür bir ses çıkmadığını gördük.
Filistinliler ise hem Nekbe yani Büyük Felaket olarak adlandırılan siyonist işgal rejiminin kuruluşunun ilan edilmesi olayının yetmişinci yıldönümü münasebetiyle hem de ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma işlemini protesto amacıyla “milyonluk gösteri” adında bir büyük gösteri düzenlemeyi planladı. Bu, meşru davasına sahip çıkma konusundaki kararlılığını sürdüren Filistin halkının en meşru hakkıydı ve yapılması istenen sadece sivil bir gösteri ve Filistin halkına yapılan haksızlıkların, işgalin ve işgali meşrulaştırma çabalarının reddini haykırma amaçlı bir protestoydu.
Ancak siyonist işgalci arkasına aldığı ABD’den ve küresel emperyalizmin desteğinden de güç alarak, bütün insanî değerleri hiçe sayarak göstericilere korkunç bir şekilde saldırdı. Bu korkunç saldırılarda birçokları çocuk altmış bir insan şehit edilirken bazıları ağır olmak üzere üç bine yakın insan da yaralandı. Böyle bir katliamın faili siyonist işgalci olmakla birlikte en önemli sorumlusu da ona destek veren, büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı alan, siyonist vahşete arka çıkan ABD’dir.
İnsanlık ve özellikle İslâm âlemi işgalci siyonistin ve onun arkasında duran ABD’nin gücü kullanarak, şiddetin en iğrenç yöntemlerine başvurarak bir emrivaki haline getirmeye çalıştığı projeleri içine sindirir ve kabullenirse sergilenen vahşete teslim olmuş olur. Bu vahşete teslim olunmaması için en başta Filistin halkının haklı ve meşru direnişinin arkasında durmak onun meşru davasına sahip çıkmak gerekir. Ancak bu sahip çıkma sadece öfkeyi sloganlarla dışa yansıtmaktan ve gösterilerden ibaret olmamalı. Filistin halkının mücadelesinin haklılığını ortaya koymak amacıyla düzenlenen gösterileri önemli görmekle birlikte buna Filistin direnişinin bileğini güçlendirecek birtakım faaliyetlerle de destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için en başta Gazze halkına on iki yıldan beri uygulanan ablukanın etkisiz hale getirilmesi için önemli adımlar atılması gerekmektedir. Bu ablukanın sürdürülebilmesinin en önemli sebeplerinden biri de İslâm coğrafyasının bir parçası olan Mısır’ın ablukanın bekçiliğini yaparak Rafah sınır kapısını kapalı tutmasıdır. Bu kapının açılması durumunda abluka büyük ölçüde etkisini kaybedecektir. Gazze’de siyonist zulmün mağdur ettiği yaralılara, evleri yıkılanlara, arazileri tahrip edilenlere yardım ulaştırılması için de bu kapının açılması önemli rol oynayacaktır. İslâm âleminin ve Müslüman toplumların gerçekleştireceği ittifak ve güç birliği Mısır’ı bu kapıyı açmaya zorlayacaktır.
Diğer yandan Siyonist işgal rejimini vahşi tutumundan geri adım atmaya zorlayacak adımlar atılması İsrail ile yapılmış, askeri olanlar başta olmak üzere, bütün anlaşmaların iptal edilmesi, halkımızın da yapılacak gösterilere katılarak destek vermesi, yahudi/israil mallarını boykot etmesi ve ezilen Filistin halkının yaralarının sarılması için insanî yardımların artırılması gerekir. Filistin halkı dünyada yalnız değildir, Müslüman kardeşleri kendileriyle birliktedirler.
Davet ve Kardeşlik Vakfı