Ruha-Der’den “Ümmeti Bekleyen Yarınlar” Konferansı
“Bu dava iman davasıdır, İslam davasıdır, Cennet davasıdır; Allah davasıdır. Asla toprak davası olmadı, asla benlik davası olmadı, asla iktidar davası olmadı; sadece âlemlerin rabbi olan Allah’ın davası oldu.”
Davet ve Kardeşlik Vakfı Şanlı Urfa Temsilcisi olan Ruha-Der’in Düzenlediği “Ümmeti Bekleyen Yarınlar” Konferansı gerçekleştirildi. Konferans Karaköprü Merkez Vaizi Mustafa HAMURLU’nun Kur’an Tilaveti ile başladı. Ruha-Der Başkanı M. Salih SAMAK ardından Selamla Konuşması için Şanlıurfa il müftüsü İhsan AÇIK kürsüye çıktı. Davet ve Kardeşlik Vakfı Başkanı Araştırmacı-Yazar Recep Songül’den sonra konferansa konuşmacı olarak katılan imam-hatip/ilahiyatçı Mustafa KARATAŞ konuşmalarını yaptılar.
Ruha-Der Dernek Başkanı M. Salih SAMAK, “Derneğimizin 10. Kuruluş yıldönümünde gerçekleştirdiğimiz ‘Ümmeti Bekleyen Yarınlar’ konferansımıza hoş geldiniz. Kim bir hayırlı çığır açarsa o yolda yürüyenlerin mükâfatını da elde eder. Kim de kötü bir çığır açarsa o açtığı çığırın günahı kadar ve o yolda gidenlerin günahı kadar günah alır. Bizde Resulullah’ın (a.s) bu müjdesi çerçevesinde değerli Molla Salih TURGUT Hocamızın tavsiyeleri doğrultusunda kardeşlerimizle beraber 10 yıl önce derneğimizi kurduk. Derneğimizin kuruluşunda hiçbir siyasi gaye ve dünyevi menfaat bulunmamaktadır. “Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır.” düsturu ile hareket etmekteyiz. Ruha-Der olarak geleceğimizin nesilleri olan başta medrese öğrencilerimize, imam-hatip öğrencilerimize, ilahiyat öğrencilerimize, medrese talebelerimize ve yarınların geleceği olan hanım kardeşlerimiz için hayırlı faaliyetler-programlar yapmaktayız. Derneğimiz ilim talebeleri için külliyeler inşa etmektedir.”
Şanlıurfa İl Müftüsü İhsan AÇIK selamlama konuşmasında şunlara değindi ; “Başta Ruha-Der olmak üzere bu etkinliği düzenleyenlere teşekkür ederim. Böyle etkinliklerin çoğalması için Rabbime dua ediyorum. Her yerde böyle etkinlikler yapılırsa ülkemiz için hayırlı bir şeyler olur. Dini ne kadar hayatımıza sokarsak o kadar dindar oluruz. Dini ne kadar dert edersek, dine ne kadar yardım edersek, Allah da bize o kadar yardım eder. Bu çerçevede “Ümmeti Bekleyen Yarınlar”da hep beraber oluruz inşaallah.”
Davet ve Kardeşlik Vakfı Başkanı Recep SONGÜL, “Biz unutulmuş olan Kur’an ve Sünnete çağırıyoruz. Bizler İslam Ümmeti olarak (delalete ve sapıklığa düşmüş olanları) kurtarmak gibi bir misyona sahibiz. İnsanları sahih bir inanca davet ediyoruz. Şu an Bizler Ümmet olarak istisnai bir durum yaşamaktayız. Doğu’dan, Batı’dan, Aşağıdan ve Yukarıdan ateş çemberinin içerisindeyiz. Bu ateş çemberi öyle bir çemberdir ki bizler ondan uzak değiliz. Eğer Müslüman Fert ve Şahsiyetler olarak biz görevimizi yerine getiremezsek şer çemberi bizi de içine alır. Bizim çalışmalarımız halkımızın aleyhinde olmayacak. Bu Ümmetin yarını hayır olacaktır. Çünkü koruyucusu Allah (c.c)’tır. Şu anda üzerinde bulunmakta olduğumuz topraklar saldırı altındadır. Biz Müslümanlar olarak bu saldırıların karşısında dik durmalı mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bu Ümmetin fertleri Ümmetin içerisinde hayır hücreleri olarak çalışmalı. Bizler; Vakıflarımız, Derneklerimiz ve Sosyal Faaliyetlerimiz içerisinde olan herkes, Resulullah’ın (a.s) İslam mesajını en uzak yerlere Sahabeler gibi ulaştırmak gayesi içerisinde olmalıyız.” şeklinde konuştu.
İlahiyatçı-Davetçi Mustafa KARATAŞ ise ümit içerikli konuşmasını şöyle sürdürdü ; “Ümmeti Bekleyen Yarınlar konusunda kehanette bulunmak gibi bir iddiamız yoktur. Fakat bizim bir iddiamız vardır ki imanımızın gereğidir. ‘Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.’ Bizim iddiamız da imanımız da ancak budur. Bu Ümmet bedevi deve çobanlarından yeryüzünün en medeni insanlarını ortaya çıkardı. Kendi öz çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar toplumsal baskı altında kalan insanları yeryüzü ve gökyüzünün yıldızları haline getirdi.
Bu dava iman davasıdır, İslam davasıdır, Cennet davasıdır; Allah davasıdır. Asla toprak davası olmadı, asla benlik davası olmadı, asla iktidar davası olmadı; sadece Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın davası oldu.
1908’de 13 milyon metrekarelik İslam topraklarını idare eden Abdülhamid Han Hazretleri 33 yıl boyunca bütün badirelere, Siyonistlerin ve Yahudilerin 300 yıllık projelerine rağmen direndi. Aradan 10 yıl geçti İslam toprakları 780 bin kilometrekareye indi. 14 kat daha küçüldü.
Yaza girerken mevsimi kışa çevirmek kimsenin haddine değildir. Mart sonunda yağan kar kışı geri getirecek değildir. Herkes bilir ki Mart’ın sonunda kar yağsa, yağmur yağsa da kış geri gelecek değildir. Kâfirler ne yaparlarsa yapsınlar, ne çevirseler çevirsinler ok yaydan çıktı; Biz Vatikan’a doğru yürüyoruz (Allah’ın izniyle).
Yüzyıl önce Şeyh Said çamura batmış arabayı hareket ettirmek için çaba sarf etti, bir milim bile oynatamadı. Bugün o araba harekete geçmiştir. Bütün Müslümanların o arabaya el atması lazımdır. Her kim o arabaya el uzatmazsa Allah huzurunda mesuldür.”