İlim Ahlak Hareket

Ara
Close this search box.

İhvan Nasıl Doğdu..

İHVAN NASIL DOĞDU

Ellerindeki gündelik sermayelerle yedi kişi; Hasan El-Benna, Hafız Abdulhamit, Ahmet el-Husari, Fuad İbrahim, Abdurrahman Hasebullah, İsmail İzz ve Zeki el-Mağribi Mısır’ın İsmailiye şehrinde bir evde 1928 yılında bir araya geliyordu. Yapılan istişarelerde “Teşkilatımızın adı ne olacak?” sorusuna Hasan El Benna: “Biz İslam’a hizmet için yola çıkmış kardeşleriz. Adımız da İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) olsun.” diyecekti.

Teşkilatın amacı, İslam’ı sahih akide platformuna yeniden oturtmak ve bu uğurda İslam’ın devlet olmasına kadar cihat vermektir. Bu amaçla altı Müslüman Hasan el-Benna’yı kendine mürşit tayin ederek harekete geçmişlerdi. Öğretmen olan El Benna 22 yaşında hareketin lideri olmuştu.

İsmailiyye’de hareketin ilk destekçileri, esnaf, küçük tüccar ve şöförlerdir. Hasan el-Benna, ekonomik fedakarlığı samimiyet ve kararlılığın bir sınaması olarak gördüğünden cemiyetin mali bağımsızlığını korumasının yerel yetkililerin kontrol dışı kullanımını engelleme ve ekonomik olarak teşkilat üyelerine dayanmakla mümkün olacağını düşünmekteydi. Bu bakımdan hareket mali olarak üyelerin sırtındaydı.

İhvan, çalışmalarına önce kültürel sahada başladı. Biatin hemen akabinde Kur’an, Tefsir, Hadis, peygamberimizin sireti, akaid ve ibadet gibi ilimlerde kendilerini yetiştirmek için bir ev kiralayarak burayı medreseye dönüştürdüler.
El-Benna, tasavvufun saf şeklinin Müslümanlar için ideal bir eğitim programı olduğunu düşünüyordu. Toplantılarda sadakat yemini, üyelere yeşil bant ve kurdelelerin verilmesi, tasavvufi ilahilerin söylenmesi tasavvufun güçlü temasından kaynaklanmaktaydı. 1930’lu yıllarda tasavvufi uygulama, yerini resmi ilahi ve çaprazlama çift kılıç simgeli bayraklara bıraktı. Mecelletu’l-Feth’in editörü Muhibbuddin el-Hatibi’nin İsmailiyye’deki Müslüman Kardeşler’i ve el-Benna’yı öven bir makale yazmasıyla 1931 yılında cemiyet kamuoyu tarafından duyuldu. Hasan el-Benna makaleye cevaben yazdığı yazıda cemiyetin “henüz olgunlaşmamış bir kız evladı” olduğunu, kendisinin söylemediği mevcut başarılardan söz edilmemesi gerektiğini vurguladı. El-Benna ilk defa yazdığı makalede kendini Müslüman Kardeşler Cemiyeti’nin başkanı olarak takdim etmiştir. O dönem cemiyetin önemli isimleri; El-Muhammediye Şubrahit, Şeyh Hamid El-Askeriyye, Ahmet efendi Es-Sukkeri, El-Benna’nın kardeşi Abdurrahman es-Saati’dir.

Kardeşler, İsmailiye’de kendilerine bir mescid ve yanında bir okul (Hira İslam Enstitüsü) ile bir teşkilat merkezi yapmaya başlayınca bu kez de mevcut yönetimle/iktidarla karşı karşıya geldiler. Kin ve garez sahipleri, genel mürşit Hasan el-Benna’nın komünist Rusya’dan yardım aldığını, yöneticileri kötülediğini, mevcut rejimi gayri meşru bulduğunu ve bu yönetimin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini içeren ayrı ayrı mektuplarla hükumete bildirdiler. Bunları fark eden Kardeşler, bunlara aldırmadan doğru ve hak bildikleri davada yürümeye devam ettiler. Öyle ki, teşkilat kısa zamanda İsmailiye’nin dışına taşarak Ebu Savir, Port Said, el-Bahr, Süveyş ve Kahire’ye kadar uzandı. Daha sonra teşkilatın merkezi Kahire’ye taşındığında (1932), çalışmalar daha da zenginleşiyordu. Artık Mısır’da köklü bir İslami hareket göz ardı edilemezdi. Bu hareketin siyasal etkileri her tarafla tezahür etmişti. Temelde güdülen İslami yaşayışa davet, bütün şiddetiyle yürürlükteydi. Genel mürşit Hasan el-Benna bunlarla yetinmeyerek Kral ve vekillerine, batı taklitçiliğini bırakıp Müslümanca yaşamalarını, kadın ve erkeklerin yan yana toplantılara katılmamalarını, gazetelerde kadınların resimlerinin basılmamasını, içki, kumar, şans oyunları, gece kulüplerini ve sinemayı yasaklamasını, namazın kılınmasını, Avrupa kültürünün toplumdan kaldırılmasını ve yerine İslam kültürünün konulmasını mektuplar yazarak isteyince durum tamamen değişti

Benna ülkesine bakınca Süveyş Kanalı dolayısıyla oradaki halkı köle gibi görüldüğünü, ümmetin bütün varlıklarına el konulduğunu, böyle bir yerde güç kuvvet olmadan, halk tabanı olmadan, örgütlenme olmadan karşı koyamayacağını anladı. El-Benna, meselenin sadece adam yetiştirmekle olmadığını gördü ve teşkilatını da bunun üzerine bina etti. Bu büyük tehlikeyi gördüğü için de küçük iç ihtilafların hiç birine de girmedi. Ne tarikatçılarla kavga etti, ne Ezher ulemasıyla kavga etti, ne yerli örgütlerle, hiçbirisiyle cedelleşmedi. Baktı, dedi ki, ben bu alanın dışına çıkıyorum. Bu alanın dışına çıktı, başka örgütlenmeler yaptı, halka gitti, kahveye gitti, dinden imandan haberi olmayan yerlere gitti ve böylece yayıldı. Dolayısıyla o entelektüel birikimin üstüne bunları bina etti.

İhvan Sadece protesto ile de yetinilmedi. 1940 senesinde, İngilizleri Mısır’dan atmak ve tam bağımsızlık için gizli bir milis ordusunun temelleri atıldı. 1948′de deşifre olan bu gizli ordunun ismi En-Nizam’ül Has idi.

İhvan, 1941 yılında Kahire’deki İngiliz elçiliğini ve Kanal yönetiminin işgal kuvvetlerini eleştirirken, ilk kez fiili çilesini yaşıyordu. Bu dönemde bir kaç dergileri kapatıldı. Ve genel mürşit tutuklanarak zindana atıldı. 1944′de Ahmed Mahur hükumeti ile İngilizler birleşerek parlemento seçimlerinde İslami harekete karşı savaşa girdiler. El-Benna’nın 1942′de milletvekilliği adaylığı İngilizlerin baskısıyla engellendi.

1944-1945 seçimlerinde ise bağımsız aday olarak katılan El-Benna milletvekili seçildi, ancak İngilizlerin baskısıyla Mısır Hükumeti seçimleri iptal etti. El-Benna ile birlikte 60′a yakın İhvan adaylıktan düşürüldü.

İhvan, ikinci Dünya Savaşı sonucunda yürüttüğü aktif çalışmalarla adeta devlet içinde devlet olmuştu. İhvan her yerleşim merkezinde özel eğitim sistemi, okullar, camiler, bakım merkezleri ve ticari kuruluşlar gibi bir çok hizmetler teşekkül ettirmişti. Yayın sahasında da gazete, dergi ve kitaplarla bütün bölgeyi irşad ediyordu. Bu çalışmalar sadece Mısır sınırları içerisinde kalmayıp Suriye, Filistin, Lübnan, Ürdün, Fas ve Sudan’a da taşınmıştı. Buralarda da şubeler açılmış ve Şehid Hasan, İmam olarak kabul edilmişti.

SİNA’DA GÖNÜLLÜ OLARAK SAVAŞTILAR

12 Aralık 1947′de Ezher’den başlayan kalabalık bir protesto gösterisi düzenleyen cemiyet, 6 Mayıs 1948′de bütün Arap ülkelerini Filistin’de cihada davet etti. Bu da tabii İsrail’in hâmisi batılı devletlerin gözlerini İhvan-ı Müslimin üzerine dikmelerine sebep oldu. Filistin’de İsrail devletinin kuruluşu ve ardından başlayan Arap-İsrail savaşlarında İhvan-ı Müslimin ve lideri el-Benna Sina cephesinde gönüllü olarak savaştılar.

İhvan’ın 1947′lerde Filistin siyonistlerini büyük bir hezimete uğratması, bütün bölgelerde şube açtırmaları ve İslam’ın hakimiyetini kamu oyunda sürekli gündemde tutmaları, despot hükumeti ve işgalci İngilizleri tehdit eder duruma gelmişti. Bu başarılı çalışmaları gören İngiliz emperyalistleri, despot hükumete bir emir göndererek bütün İhvan yöneticilerinin tutuklanmasını istediler. Bu emirler yerine getirilerek, bölgede büyük çaplı operasyonlara geçildi. Hatta Filistin siyonistleriyle cephede çarpışan İhvan üyeleri dahi zincirlere vurularak hapishane ve zindanlara atıldılar. Bir kaç ay sonra da genel mürşit Hasan el-Ben¬na, Kahire’de özel polis timi tarafından vurularak şehid edildi. (12 Şubat 1949)

Mesaj Gönder

Daha Fazla İçerik