Yakın zamanda demokrasinin en büyük kırılmalarını Cezayir ve Gazze’den sonra bugün de Mısır’da görmeye başladık. Daha önce sandığa gitmedikleri, demokrasiyi benimsedikleri düşüncesinden hareketle sürekli olarak dışlananlar ,dindarlar sandığa gittikten sonra iktidara yürüyünce tekrar dışlamaya başladılar.
Batının bugüne kadar İslamcılığı demokrasi ile sınaması onlara çifte standart uygulaması, onlar adına işbirlikçi dikta yönetimleri ile onlar adına karar verme sürecinde bulunması ve ötekileştirerek sandıktan uzak tutması tutmadı. Dindarlar kurulan sandık meydanlarında birinci parti çıktılar ama halkın iradesini adres gösterenler halkın iradesini tanımama noktasında her türlü pervasızlığı ve argümanları ileri sürmekten çekinmediler. Bu bakımdan bugün demokrasi İslamcılık ile sınanıyor, demokrasinin kıyameti İslamcılıkla kopuyor. Kısaca İslamcılar demokrasi ile sınandıkları evreyi geçtiler ve ileri demokrasi dediğimiz meselede demokrasinin İslamcılıkla sınavını verilip veremeyeceği başladı.
Bu bakımdan Mısır’da gerçekleşen askeri darbe aslında İhvan üzerinden rol modelliğine, demokrasiye ve sistemin geleceğine yapılmış bir darbenin ötesinde İslamcıların yeniden dizaynına yapılmış bir harekettir. Kabul edelim veya etmeyelim bugün Mısır’da bir geçiş dönemi yaşanıyor ve bu geçiş döneminde herkes bir şeyler öğreniyor. Bu geçiş döneminde cuntanın, Amerika ve İsrail”in hesapları olduğu gibi, Mısır halkının, özelde de İhvan-ı Müslimin”in ((Müslüman Kardeşler veya kısaca İhvan) bir hesabı vardır ve bu hesap 85 yıldır direnene direne bugüne gelerek olgunlaşmıştır. Bu tarihsel gerçeklilik içerisinde İhvan-ı Müslimin”in ne temel ilke ve hedeflerinden uzaklaştığı ne de Mübarek sonrası askeri yönetim statükosuna boyun eğdiği ve teslim olduğu asla düşünmemelidir. Bugün de İhvan’ın askeri cunta yönetimine teslim olacağını ileri sürenler aslında İhvan’ın geleneğini, mücadelesini ve hedeflerini görememektedirler.İhvan mensuplarını hala köylü bir hareket gibi görenlerin İhvan’ın bu anlamda doktor, mühendis, öğretmen gibi kişilerin birlikteliğiyle ve kadın hareketinin en güçlü haliyle meydanlarda yer aldığını görmesi gerekiyor
“İhvan-ı Müslimin Mısır”da bir dernek veya vakıf, ya da bir fikir kulübü değildir; Mısır halkının arasında güçlü ve yaygın toplumsal desteği bulunan, ayrıca, meslek kuruluşları, barolar, öğrenci birlikleri ve sendikalar gibi sivil toplum örgütlenmelerinde belirleyici bir güce sahip toplumsal ve politik bir harekettir.” Bu bakımdan İhvan, Mısır ölçeğinde hapis olunana veya hapsedilecek bir hareketin ötesinde dünyanın bir çok yöresindeki hareketlerle ya fikri yada etkileme gücü bakımdan irtibatlıdır.
Yirminci yüzyılın son yarısında yetişen entelektüel, aydın, düşünce adamı ve liderler, kurulan irili ufaklı cemaat veya partiler, az ya da çok, dolaylı ya da doğrudan İhvan’dan, Hasan el-Benna’dan ve Seyyid Kutub’dan etkilenmişlerdir. Bugün için İslam coğrafyalarında başlayan hareketlenmeler de aslında Hasan el-Benna ve arkadaşlarının geçen yüzyılda atmış olduğu tohumların bir semeresidir denebilir. İhvan aynı zamanda bir kurtuluş hareketidir de Mısır’da, yani İngilizlere karşı, yerli despotlara karşı bir kurtuluş hareketidir. Hasan el-Benna öncülüğünde kurulan İhvan-ı Müslimin de Batı’ya ve onun acımasız emperyalist saldırılarına karşı en çetin mücadeleyi verdi.Mesela bugün Afganistan’da cihat edenlerden el-Kaide’nin içinde olanların büyük bir kısmı neticede İhvan kültürüyle yetişmiş insanlar. Sudan gibi, Tunus gibi daha yumuşak siyaset yürüten yapıların temelinde de İhvan vardır.
İhvanın etkilediği İhvana bağlı olmayan dünya Müslümanları ki (Türkiye de buna dâhildir) İhvan önderlerinin kitaplarını tercüme etmiş ve okumuşlardır. Bu bakımdan İhvan etkisi Amerika’dan İran İslam devrimine kadar uzanan bir etkidir. Bugün İhvan’ın en büyük rakiplerinden olan İran’ın dini lideri Hamaney Seyyid Kutup’tan tercümeler etmiştir.